Taner Göde Nickli Üyeden Alıntı
Ben ve ailem de gurbetçiydi... Çok gidip geldik HOLLANDA'dan TÜRKİYE'ye, 5000 km sürerdi yol, 3.5 hatta 4 gün yollarda perişan olurduk fakat VATAN özlemi, TÜRK Bayrağını gördüğümüzde, Edirne'de bakkalları, manavları, camileri görünce anında yorgunluk biterdi, BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ'ne yaklaşınca annem hepimizi uyandırırdı, o anı yaşamamız gerekiyordu. Harikaydı, hiçbir şeyi unutmadım, her anını hatırlıyorum tüm gurbet yolculuklarımızın.
70'li ve 80'li yıllar zordu, Türk Hükümeti (halen) hiçbir kolaylaştırıcı ve rahatlatıcı uygulama yapmadı. KAPIKULE oldu KAPIKÖLE bizim için. Triptik, Pasaport sırası ayrı, MUAYENE sırası ayrı, eğer motor numarasını bulamazsa vay haline, YANDIN hem de çıra gibi YANDIN! Kıtlık zamanıydı, tatilde içeceğimiz çay ve kahveyi beraberimizde getirirdik, Türkiye'de ne yoksa getirirdik. Renkli TV, perde, tekstil, elektronik alet, radyo-teyp, mzük seti, kablo, anten, tost makinesi, matkap, mikrodalga fırın vb. vb. Tabi fıstık ezmesi, çikolata ve şekerleme de götürürdük.
Geri giderken de tipik Türk gurme ürünleri hazırlar alırdık. Gül Reçeli (!!!), Turşu, Beyaz Peynir (Edirne'den), SALÇA (!!!!!!), yufka, Türk çayı, Antep Fıstığı, günebakan, çerez, pestil, kuru incir, yeşil ve siyah zeytin. Aklınıza ne gelirse.
Artık bunlara gerek kalmadı. Bilhassa 1990'dan sonra arabayla gelmek gereksiz ve gereksiz eziyet oldu, hele ki Yugoslafya savaşı durumu daha da kötüleştirdi. Şimdi araçla gelen gezmek için geliyor. Biz geldip eve kapanıyorduk, birisi elimizden tutarsa çarşıyı geziyorduk, yoksa evdeydik. Şimdi herkes önce ANTALYA'da tatile, sonra buraya, memlekete geliyor.
Ben bir sonraki kuşak olarak daha şanslı olanlardanım abi