Gezi rehberi

POYRAZKÖY

Poyrazköy de tipik bir balıkçı köyü. Kuruluş tarihi 600 yıl öncesine dayanıyor. İlk yerleşenler Cenevizliler, ardından Bizanslılar gelmiş. Ömerli'den gelen Riva Deresi'nin denize döküldüğü yerde Riva Kalesi bulunmakta. Riva Kalesi, Yoros Kalesi ile aynı zamanlarda Türklerin eline geçmiş. Riva Çayı'nın çok derin olması, Karadeniz'den gelecek gemilerin kuzey rüzgarlarıyla çok rahat Anadolu'nun içlerine ilerlemelerine imkan verdigi için Riva Kalesi burada düşman gemilerinin girişini ve Anadolu Yakası'nın arkadan kuşatılmasını önlemek için yapılmış.

Karadeniz'den gelen Türklerin yerleşmeşi, Rumların eskiden oturdukları kalabalık köylerden göç etmesine sebep olmuş.
Poyraz Kalesi, Garipçe Kalesi ile karşı karşıya ve aynı döneme ait. Kara kısmından çok az bir bölümü görülebilen kale askeri amaçlar için kullanılıyor.



Gezilecek Yerler

Çevre, küçük koylar ve Riva Deresi ile çevrelenmiş. Denize girmek ve derede balık tutmak isteyenlerin uğrak yeri olan Riva'da konaklamak için küçük pansiyonlar bulunuyor.



Sokak kenarlarında böğürtlenler var, kasaba içinde yürüyüş yapılabilir. Yazın deniz turizmi mevcut, sonbaharda ise yürüyüş ve fotoğraf için güzel bir mekan.





Balıkçı limanı, eski evler, doğası güzel.



Köy kahvesinde çay ve kahve keyifli.



Ne Yenir?

Sahilde birkaç balık restoranı mevcut. Biz genelde sandviç yapıp gidiyoruz.

Nasil Gidilir?

Beykoz'a 18 km uzaklıkta olan Poyrazköy'e Beykoz sahilden veya Kavacık-Şile otobanı üzerinden gitmek mümkün.
Fatih Sultan Mehmet Köprü yolunda Beykoz - Kavacık çıkışından otobana girip hiçbir yere sapmadan devam ederseniz, tüneli geçtikten sonra yolun sonundaki son sapaktan sola Beykoz istikametine dönerek Akbaba köyü istikametine devam edip, köyün içinden geçerken sola Poyrazköy yoluna girerek dağ yolundan 15 dk da varabilirsiniz. Aynı yolun başında Doğa Koleji tabelası da var.

DEMIRCIKÖY

Sarıyer'e 10 km kadar uzakta olan Demirciköy'ün esas sahili güzel, Uzunya ismiyle de anılan bir restoranı var ve beach club gibi yapılmış.
Bakir kalmış yerleri mevcut, medeniyet isteyenlere de imkanları açık.

Uzunya plajı yaz hariç piknik alanı olarak da kullanılıyor. Biz ailecek gittik, çocuklar güvenli bir yeşillik ve deniz kenarı sayesinde hem dinlendiler, hem eğlendiler. Rüzgarlı oldugu için uçurtma vs keyifli oldu. Yetişkinler yürüyüş yaparak gezdiler ve dinlendiler.



Plajın resmi (Uzunya Beach Club)



Piknik Alanı

Gezilecek Yerler

Sahilde ufak bir koy var.



Bu koy'un sol tarafında güzel bir yürüyüş parkuru mevcut, dik kayalıkların arasından karadeniz oldukça keyifli.





Koy'un sağ tarafında ise kumsal ve orman karışık bir yürüyüş parkuru var. Hem temiz hava, hem yarı zor bir parkur, hem de doğa içinde çok güzel bir mekan. Ormanın kıyısından başlayan bir yol kumsaldan geçerek ormanın içine giriyor.



Denize doğru yüründüğünde dik kayalıkların oldugu yere ulaşılıyor. Buradan tekrar orman içine köy yolundan devam edilebiliyor.





Ne Yenir?

Uzunya balık lokantasında balık yenebiliyor. Balık sevmeyenler için et veya tavuk da bulunuyor. İsteyenler kendi yiyeceklerini götürerek çimenlerin
üzerinde piknik yapabilirler.

Nasıl Gidilir?

Maslak Parkormanı geçtikten sonra Kilyos tabelasından sapıp, Koç Üniversitesine gider gibi Demirciköy tabelasını takip etmek gerekiyor. Demirciköye
ulaşınca da Uzunya tabelasından sahile inmek yeterli.

KIYIKÖY

Kırklareli’ne bağlı bir sahil kasabası. Eski sakinleri Rum olan ve ismi de Rumca midye olan kasaba, Papuç ve Kazan derelerinin ortasında yeşille
mavinin kucaklaştığı ve bir tepeden Karadeniz'i seyrediyor. İstanbul'a 164 km. uzaklıkta huzurlu bir tatil mekanı. Kıyıköy ortaçağ Salmydessosu'nun
surla çevrili alanı içinde yer almış. Doğusu Karadeniz'e, kuzey ve güneye bakan yamaçları dere vadisine dimdik inerken, sadece batı yönü geçit vermiş
antik kentin surları, ilk kez Lustirianus döneminde 6. yüzyılda yapılmış. 9 ve 10. yüzyılda da onarım görmüş. Duvar yüksekliği yer yer 6 metreyi bulan
surların kalınlığı ise 2.20 metre.
Her iki yanından akarak denize ulaşan "Pabuç" ve "Kazan" adlı derelerin arasında uzanan bir tepede yer alan Kıyıköy, çarpıcı coğrafyasıyla ilgi
çekiyor. Karadeniz'in hırçın dalgalarıyla oyulan kıyı kayaların kimisi anıt kaya olarak, kimi de derin mağaralar olarak göze çarpıyor. Bir zamanlar
korsan teknelerin saklandığı koylar içindeki dev mağaralar günümüzde de ziyaret edilebiliyor.



Kartaltepe'den görünen manzara büyüleyici. Derelerin kavisli akmalarıyla oluşmuş dairesel kumsal, yaz aylarında kampçı ve deniz severlerin gözdesi.



Kıyıköy yorucu bir günü birlik tura uygun olduğu gibi 2 gün kalmalı da gezilebilir. Hem kaloriferli otelleri var, hem de klimalı veya sobalı
pansiyonları.
Biz bir ev kiraladık, temiz ve sobalıydı. Nostalji olsun diye bunu seçtik, ev sahibi tertemiz evini bize kiraladı, sobayı yaktı, sabah kahvaltı
getirdi.
Akşam da balık yiyip eve döndük, dönerken bira aldık, soba başında bira içip keyif yaptık. Çok memnun kaldık ve çok ekonomik oldu
Kalmak için bu şekilde evler araştırılıp bulunabilir, veya mevcut pansiyonlara sığınılabilir.

Gezilecek Yerler

Mağara Manastırı
9.yüzyılda yapılan ve Bizans döneminin dini eserleri arasında yer alan bu manastır, kayalara oyularak inşa edilmiş.







Deniz Feneri ve Sahiller
Deniz feneri ve etrafında çok dik kayalar mevcut. Manzara çok güzel.



Pabuç Deresi
Kayık kiralayarak dere boyunca gidilebilir. Motorlu değil klasik kürekli kiralamanızı ve kendinizin kürek çekmesini öneririm.





Çok güzel ve sakin olan bu dere kıyılarında sazlıkların içinde kaplumbağa, çeşitli kuşlar gözlenebiliyor.







Derenin diğer tarafında pekçok tarla bahçe gezilebiliyor, dereye yakın kıyılarda böğürtlen tarlaları mevcut, biz hem yedik hem reçellik topladık.





Ayrıca denizle birleştiği kumsalında gezilecek yerler var.





Kazan Deresi
Bu derede balık tutulabiliyor. Derenin deniz ile arasında kalan tepelik geziye müsait, yine her yerde böğürtlen tarlaları var. Bizim gittiğimiz zaman
ekim ayı idi, saka vb göçmen kuşlar tepemizde uçuşuyordu, etraftaki dikenlere inerek besleniyorlardı.



Vize yolu
Bu yolda 30 dk yolculuk yapıp geri gelmek bile insana huzur veriyor.



Ne Yenir?

Kıyıköy bir balıkçı köyü. Dolayısıyla balık lokantalarının sayısı da oldukça fazla. Mevsimine göre değişen balık çeşitlerini taze olarak
bulabiliyorsunuz.
En çok bulunan balıklar, kalkan balığı, Mezgit, tekir, barbunya, karagöz. Bunun yanısıra derelerde tutulan kefal balıkları, kayalıklardan toplanan,
maydanozlu, limonlu sofraya getirilen haşlanmış pavuryalar tadabileceğiniz lezzetler arasında. Kısacası Kıyıköy'de balık zengin bir balık ziyafeti
çekmek oldukça ekonomik.
Ayrıca çarşı içinde bir köfteci var, çok lezzetli köfte piyaz yenebilir. Biz öğlen köfte akşam balık yiyorduk.

Nasıl Gidilir?
İstanbul üzerinden Edirne yönüne doğru otobana girip, Çerkezköy ayrımından çıkmak gerekiyor. Çerkezköyün içine girmeden direkt Saray yönüne devam edip,
Saraya gelindiğinde Kıyıköy tabelasından devam ederek toplamda 2-2,5 saat civarında Kıyıköy'e varılabilir.

KASTAMONU DADAY ve BARIŞ ATLI TURİZM

İnternet araması esnasında keşfettiğim Barış At Çiftliği'ni ve çevresini sizlere tanıtayım.
Kastamonu Daday'da Çömlekçiler köyünün 5 mahallesinden birinde konuşlanmış bir işletme, orjinal köy ortamına yakın, biraz teknoloji, biraz modern imkanlar gelmiş ama doğal kaynaklar bozulmadan korunmuş küçük bir yer.



Tesis

Bakir doğası, tertemiz havası, sessiz ve dinlendirici mekanı nedeniyle çok rahat.



20 yıldır At Çiftliği işleten aile, Turizm mezunu oğulları Barış adına kendilerine yeni bir tesis yaratmışlar. Yaz-Kış açık bir yer. Ankara merkezli 2-3 günlük turlar mevcut, veya kendi aracınızla gidip günübirlik veya konaklamalı ziyaret yapabilirsiniz. Haftasonları günlük müşterileri oldukça bol, yakın çevrelerden (Bartın, Safranbolu, Karabük, Kastamonu, Bolu, vb) gelerek hem yemek yiyorlar, hem de at biniyolar.



Konaklamak isteyenler için 8 oda var, toplamda 30-35 kişi kadar kalınabiliyor.



Tertemiz odalarda rahat yataklar ve tuvalet/banyo mevcut. Her tarafta hamak, salıncak, kütük tabure ve ahşap banklar var. Kitap/dergi okumak için çok rahatlar.









Ailenin 12 civarı atı var. Köydeki diğer evlerinin altında ahır var, 6 inek ve 2 buzağı mevcut. Yine kümeslerinde bolca tavuk var.



Tesis evcil hayvan getirecek misafirleri de kabul ediyor, etmese garip olurdu zaten Fotoğrafta misafirlerden birinin köpeği benim ufaklığı yalamaya çalışırken..



Kendi ineklerini sağıyorlar. İnekler klasik usül yaylada otluyor, yani hiç güneş görmeyip doğma büyüme yem yiyenlerden değiller, fabrikasyon çiftlik şartlarından uzaklar. Bu ineklerden sağılan süt ile misafirlere süt, tereyağı, peynir ve yoğurt ikram ediliyor. Yemeklerde kullanılan bu tip malzemeler kendi imalatı.



Kendi tavuklarından yumurta alıyorlar, o tavuklar da köy etrafında otluyor. Organik pazarda "serbest gezen tavuk yumurtası yediniz mi?" şeklinde bir satış sloganı var, demek ki Barış at çiftliğinin süt ve süt ürünleri gibi yumurtaları da organik!
Su, derin kuyudan çekiliyor ve içiliyor. Tesisin arka tarafında ufak bir sera yapmışlar, domates, kabak, patlıcan, biber ve salatalık yetiştirmeye çalışıyorlar ancak bu kısım şimdilik tam yeterli gelmiyor.
Tam pansiyon olarak çalışılıyor, konaklama ve 3 öğün yemek kişi başı 60 TL. 4 yaş üzeri çocuklara %50 ücret alınıyor.

At binmek ilave ücrete tabi, 10 dk = 15 TL, 15 dk = 20 TL, 30 dk = 25 TL.



Tesiste Wireless internet var ama köy etrafındaki bazı yollarda Turkcell çekmiyor.



Ne Yenir?

Yemek kendi mutfaklarında pişiyor, bu iş aynı köyden Melahat hanım'a emanet. Her öğün misafir sayısına göre taze hazırlanıyor. Yemekler için "bol kepçe" demek çok uygun, şehirlerdeki porsiyonların maliyetlerden küçülmüş olduğunu farkettik. Başlarda "çok koydunuz" diye sitem ettik ama oksijen ve faaliyetlerden iştah açıldı, 2.gün tam geldi. Ekmek olarak çoğunlukla Melahat abla'nın bazlaması ikram ediliyor. Fırından alınan köy ekmeği de mevcut.



Kahvaltı;
-Ev yapımı peynirler ve tereyağı, zeytin, yerli domates/biber, yerli bal, çay

Öğlen yemeklerindeki menülere örnek;
-Kıymalı/patatesli gözleme, zeytinyağlı yerli fasulye, salata, ayran, karpuz, çay
-Bulgurlu mercimek pilavı, etli ısput yaprağı dolması, zeytinyağlı yerli fasulye, salata, ayran, karpuz, çay

Akşam yemeklerindeki menülere örnek;
-Kanat, köfte, zeytinyağlı yerli fasulye, salata, ayran, karpuz, çay
-Etli nohut, pirinç pilavı, zeytinyağlı yerli fasulye, salata, ayran, karpuz, çay

Bilmeyenler için ilave edeyim, Karadenizin sebzesi ve meyvesi çok güzel olur, bilhassa yeşil renkli sebzeler mükemmel. Maydanoz, fasulye, biber, kabak, salatalık, semizotu, nane, ıspanak lezzetine doyulmaz. Kastamonu yöresi de ürünleriyle çok meşhurdur, İstanbulda Kastamonu pazarı kuruluyor, o derece.
Ayrıca Buğday Derneğinin Organik pazarlarına 4 yıldır aboneyim, en güzel yeşil sebzeler ve otlar Alaplı ve Zonguldak tezgahlarında oluyor. Elma, armut, ceviz ve fındık konusuna hiç girmeyeyim zaten (Memleketim diye biraz abarttım galiba)
Neyse konumuza dönelim;

Gezilecek Yerler

Tesisin içinde bulunduğu düzlük kendi başına keşfe muhtaç. Hemen öndeki tarlalarda bilimum çiçek, böcek, kelebek, arı, çekirge ve kuş gözlenebilir. Basite almayın, oturduğunuz yerden bakarken aynı anda 4 çeşit arı, 10 çeşit kelebek, 10 çeşit çekirge vb bir durum hayal edin. Doğa fotoğrafı ve bilhassa makro çekmeye meraklılar için 2 günlük malzeme çıkar.

Eşek arısı yuvası



Hemen yanında bir kelebek



Hemen yanında başka bir kelebek



Çocuklar bile kelebek kovalayarak yarım gün geçirdiler. (İstanbulda böyle bir imkan bulunmuyor, varsa da ancak 1 çeşittir) Hakkın rahmetine kavuşan bir kelebek için çocuklar mezar yapmıştı



Tarlalar arasındaki yollarda benzer durumda, otlayan inekler ve atlar, ötücü kuşlar, havada gezinip ani dalışlar yapan yırtıcı kuşlar, elma ağaçları, böğürtlenler, derken gün geçiyor.
Tarla yollarında bizden kaçmayan kuyruksallayan cinsi bir kuş.



Etrafta bir sürü orman var, cesareti olanları bakir orman yürüyüşleri her an bekliyor, tavsiyem GPS cihazı bulundurun.
Çömlekçiler köyünün tesise yakın olan mahallesi gezilebilir. Köy evleri arasından dolaşmak 45 dk alıyor. At sırtında 15 dk sürüyor.
Çömlekçiler Köyü ana merkez ve diğer mahalleleri gezilebilir. Merkezi 5 km yukarıda olduğu için araba, motorsiklet, at binerek veya yürüyerek gitmek gerekiyor.
Karşı dağın yamacı doğal bir su havzası. Yeraltı suları ile beslendiğini düşündüğüm bu göleti kışın yağmur ve kar suları besliyor. Taşkın verdiği için belediye özel bir taşkın ağzı inşa etmiş ama başkana manzaralı bir ev de yaptırmışlar. Bu göletin etrafı asfalt bir yola sahip, yaklaşık 30 dk lık bir parkur. 10 dk yolculuk ile arabayla, motosikletle, at ile veya 30 dk bir yürüyüş ile gidilebilir. Motorlu taşıtın 10 dk da gittiği yolu siz yürüyerek 30 dk gidebilirsiniz çünkü oraya tarla içinden gittiğiniz için motorlu taşıtlarla ancak koşar adım hızında gidebiliyorsunuz.

Tesisten Gölet manzarası



Gölet





Göletten At çiftliği manzarası



Göletten dönerken bir kaç kare;







Daday merkez gezilebilir ancak bu kadar doğa içinde imkan varken biz tercih etmedik.
Küre Dağları Milli Parkı, bu tesise çok yakın. Araba ile planlı bir şekilde günübirlik gidilip gezilebilir. Doğası, canlıları, kanyonları, şelaleleri ile kendi başına bir derya olan Küre dağları için google araştırması tavsiye ederim.
Azdavay, bu tesise çok yakın. Şelale, canlıları ve doğası ile mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Safranbolu, eğer hiç gidilmediyse 1,5 saatlik bir yol ile varılabiliyor.

Önerim 3 veya 4 günlük bir seyahattir. Program;
1.gün) Sabah erken İstanbuldan yola çıkılırsa 4-4,5 saatte varılıyor. Öğlen tesise girilse aynı gün etraf gezilir ve gözlenir, kısa süreli at binilir.
2.gün) Küre dağları milli park gezisi veya Azdavay gezisi. Günü birlik gidilip gelinir.
3.gün) öğlene kadar tesiste etraf gezilir, kısa süreli at binilir. Öğleden sonra gölete yürüyüş ve gölet gezintisi.
4.gün) Yarım günlük Çömlekçiler köyü merkez gezisi, öğleden sonra İstanbul'a dönüş.

Nasil Gidilir?



İstanbul tarafından O4 Ankara otobanından gidin, 290 km sonra Gerede'den çıkın, Eskipazar üzerinden 85 km uzaktaki Karabük'e gidin.
Karabük içinden Kastamonu istimaketine devam edin, 60 km sonra Araç ilçesine varılıyor. Bu ilçenin içinden Daday tabelasından sola sapmak gerekiyor.
Tabelayı kaçırmamak için sormakta fayda var.
Bu noktadan itibaren 30 km kadar dağ yolu gidiliyor. Çoğu yerde Turkcell çekmeyen, neredeyse hiç araba veya insana rastlanmayan çok sapa bir yol.
Bu yola girmeden benzin/mazot, tuvalet, su, yemek ihtiyaçlarını gidermekte fayda var. Lastikleri vs kontrol edip yola çıkın, eğer hava karanlık ve
yorgun iseniz tavsiyem bu son yola girmeyin.
Ama gel gelelim doğası müthiş, yol gündüz bir harika.



Örencik ve Akpınar köylerinin içinden geçilip yolun sonuna geldiğinizde sağa Daday tabelası göreceksiniz. Resimde kırmızı renkli "D" olarak işaretledim. Buradan sola dönülecek, gerek oradaki tabelada, gerekse devamında Daday Barış At Çiftliği tabelaları mevcut, resimde "C" olarak işaretledim. 500 mt sonra köyün içinden çiftliğe varılıyor. Köy yolunda görülecek ilk tesis ailenin ilk işlettiği yer, orası değil, devamında ki çiftlik. Resimde sarı boyalı yer çiftlik. Google fotoğrafları eski olduğundan tesis gözükmüyor.K ile işaretli mahalle bahsettiğim gezilecek yakın yer. Ailenin evi ve ahırları da bu mahallede. G yolundan tarlaya girilip ileride asfalt yola
ulaşılarak gölete varılıyor.

Eline sağlık Mete,
Çok faydalı bir bilgilendirm olmuş.

Ooow tam benlik bir sayfa...

Şöyle bir silkineyim, kendime geleyim, okullar bi açılsın, çocuklar okula başlasın, biz bi rahatlayalım; daha sonra ben de İstanbul haricindeki yerlerden eklemeler yapar mıyım bilmem artık.

Emeğine sağlık Mete üstad. Sağolasın...

Ellerine sağlık Mete abim süper olmuş herkes bu başlık altında paylaştımı da daha süper olur

Teşekkürler, sizler de yazın gari..
Lukunku, eleştri almadan rahatça paylaş hocam

   mert Nickli Üyeden Alıntı

Eline sağlık Mete,
Çok faydalı bir bilgilendirm olmuş.

Mert'cim bir hafta sonu 3 gün gidelim Daday'a.

   Lukunku Nickli Üyeden Alıntı

Ooow tam benlik bir sayfa...

Şöyle bir silkineyim, kendime geleyim, okullar bi açılsın, çocuklar okula başlasın, biz bi rahatlayalım; daha sonra ben de İstanbul haricindeki yerlerden eklemeler yapar mıyım bilmem artık.

Emeğine sağlık Mete üstad. Sağolasın...

Lukunku ustam,

senden atak bekliyoruz .

Mete abim,

abicim süper bir paylasim olmus, ellerin dert görmesin. Darisi bizlere Resimler eklenecektir.

Tesekkürler

   meke Nickli Üyeden Alıntı

Teşekkürler, sizler de yazın gari..
Lukunku, eleştri almadan rahatça paylaş hocam



Mert'cim bir hafta sonu 3 gün gidelim Daday'a.

Bende geliyorum Daday'a

Hakkaten Sonay hocam, sizin Mert, çok eğlenceli olabilir.

Sercan, uyarıyorum, PassatTürkiye Daday buluşması düzenleme sakın

   meke Nickli Üyeden Alıntı

Hakkaten Sonay hocam, sizin Mert, çok eğlenceli olabilir.

Sercan, uyarıyorum, PassatTürkiye Daday buluşması düzenleme sakın

Tamam tamam mesaj alındı Aynen çok eğlenceli olur ayarlayalım bence organizasyon sana ait

sevgili meke emegıne saglık guzel paylasım olmus

ya gerçekten mükemmel ülkemizde ne cennet mekanlar var ya

Vayyy superr konuu tam benlikk...memleket topraklarina donup pc basina gecer gecmez resimlerle katilacagim ben de

Cemtigim resimleri sonra yuklemek sartiyla bartin amasra
Mutlaka gidilecek yerler listesine yazmak lazim gecen kurbanda gittim ikinci sefer
Ne yenir ??? Tabii ki balik ve ozellikle de mezgit



Sent from my iPhone using Tapatalk

Bana bartın Amasra deme
Memleketim olur, elimde 1000 tane fotoğraf var
Ben de yazmayı düşünüyordum..

   drkayzer Nickli Üyeden Alıntı

ya gerçekten mükemmel ülkemizde ne cennet mekanlar var ya

Cidden güzel Türkiyemin heryer Cennet masallah. Yeterki kiymetini bilelim .

Artık biraz daha yerleşik bir hayata geçtim diyebilirim. O yüzden de geziler-im-le ilgili hatıralarımı ara ara aktarmaya çalışayım.

İzmir-Urla'daki ilginç bir yerden bahsedeyim, en azından bana ilginç geldi, belki size normal gelebilir. Fotoğraflar 2009 yılına ait, araç ta o zamanki aracım olan Connect.

Urla'yı daha önceden biliyordum, bir kaç kez şehir merkezine girip çıkmışlığım vardı, ama bu kez daha farklı bir yerine gidelim dedik. İnternetten okuduğum ve bilgi sahibi olduğum, ama bugüne kadar hiç gitmediğim ve de merak ettiğim "Karantina adası" na gidelim dedik. Tarihi çok eskiye dayanan, ana karaya da bir yol ile bağlanan, şu anda da üzerinde Urla Devlet Hastanesi'ni barındıran bir ada. Aslında adaya bağlanan yolun yapımının M.Ö. 225. yıllara dayanması da daha çok ilgimi çekti. "Karantina adası" ile ilgili daha detaylı bilgiyi Urla Belediyesinin aşağıdaki linkinden okuyabilirsiniz.

http://www.urla.bel.tr/index.php?opt...dasi&Itemid=43

Enteresan bilgiler var, okumanızı tavsiye ederim.


İşte adanın Google Earth'den görüntüsü.




Urla iskelesinden adanın ve adaya giden yolun fotoğrafı



Karadan adaya geçiş yolu. Devlet hastanesi karşıdaki adada.



Bu da geriye dönüş istikameti. Yol kenarında görülen taşların, denizdeki gelgitler sebebiyle doğal yollardan oluştuğu ve adanın yolunun da zeminini hazırladığı, değişik bilgi kaynaklarında yazıyor.

Gece yarısı coştum, hadi bir kaç fotoğraf daha ekleyeyim. Dünyayı sadece İstanbul'dan ve Marmara bölgesinden ibaret zannedenlere gelsin.

Ege bölgesinden, Muğla'dan bir yer; Sakar Geçidi. Türkiye'nin en harika manzarasına sahip yerlerinden birisi. Sağda Gökova Körfezi, önde Marmarise giden eski ağaçlı yol, solda Fethiye ve Antalya'ya giden yol. Yukardan aşağı doğru kıvrımlarla inen yol enfes.

Çekimler eski ama bana ait.

Başka bir forumda (DH değil) paylaştığım "İzmir ve çevresinde, nerede ne yiyelim" konusunda yazdığım mesajı burada da paylaşayım, İzmir tarafına gelenlere bir faydamız dokunsun.

Et yemekleri ile ilgili İzmir'de tercih ettiğim yerleri söyleyeyim ben de, yalnız bazılarının ismini hatırlayamadım, tarifle anlatmaya çalışacağım, fakat tamamının özel lezzetlere sahip olduğunu ve bu lezzeti arayan özel meraklıları olduğunu hatırlatayım.

* Bornova Küçük Park'da Baki Usta Lokantası Buranın asıl sahibi olan Baki usta, bütün yemekleri bizzat kendisi gece 3'te yapmaya başlıyor, tamamen et yemekleri ve farklı mezeler üzerine ihtisas alanı. Gece yapar, gündüz de günlük temiz kıyafetini giyer, müşterilerinin halini hatırını sorar, aşçı kıyafetini giyenlerin tamamı çalışandır.

* Bornova Merkez'de çarşı içinde özel bir yer daha var, orada da "beşamelli kuzu" yemenizi tavsiye ederim, daha farklı nefis lezzetleri de var, yalnız lokanta ismini hatırlayamadım, burada Aziz Kocaoğlu bile yemek yemeye geliyor. Tarif olarak; merkez caminin iki alt sokağında, kahvehanelerin karşısında köşede bir lokanta.

* Kemeraltı'nda yiyeceğiniz en lezzetli beşamelli kuzu ise, Hisar camisinin kapısını yüzünüzü döndüğünüzde, kokoreççinin tam karşısında, köşedeki lokantadır. Harika ötesi bir yemek, hararetle tavsiye ederim.

* Eğer biraz daha güzel leziz yemekler isterseniz, Hisar caminin solundan devam edersiniz, sonra ilk sağa girip sağınızda kahve öğüten kahveciyi gördükten sonra ilk soldaki sokakta bir lokanta vardır, herhalde İzmir'de başka öyle bir lokanta da göremezsiniz. İnsanlar ayakta bekler, bütün sandalyeler doludur, kalkan kişinin yerine hemen sıradaki kişi oraya oturur, siparişini verir. Sadece pilavını söyleyeyim, gerisini siz tahmin edin, özel bir yağda pişirilmiş, tane tane ayrılan hayatınızda yiyeceğiniz en leziz pilav. Gerisi ise anlatılmaz yaşanır (pardon tadılır)

* Yine Kemeraltı'nda bir başka lezzet noktası ise; Balık hali'nin oradadır. Balık halinin üstü bildiğiniz gibi otopark. Otopark'ın araç giriş ve çıkış kapısının tam karşısında küçük bir lokanta vardır, burada iç pilavından tandıra, özel sebze yemeklerinden farklı et lezzetlerine kadar bütün yemekler toprak güveçlerde pişer ve servis edilir. Güveç yemeklerini arayanlara tavsiye ederim. Sokağın diğer tarafından da giriş vardır.

* Balık hali demişken, balık halinin altında artık bir çok midye ve balık ekmek yeri açıldı. Yarım ekmeğin içindeki sardalya balık, soğanıyla birlikte 2.5 TL ile 2 TL arasında satılıyor. Aklınızda olsun.

* Mutlaka ilave etmem gereken bir yer de Çankaya Bit pazarı sokağındaki, Adil Müftüoğlu - Uğur Lokantasıdır. Etlerinin nefaseti, dün gece (15 Ağustos '09) NTV'deki Vedat Milor'un programına dahi çıkmıştır, herhalde Milliyet'teki köşesinde de yazar. O zamana siz de arama motorlarından aratır okursunuz. Nasıl bir yer mi? Anlatılmaz; gidilir, nefis yemekleri yenilir, sonra da konuşulmaz, iki gün tadı çıkarılır ve kendinden geçilir. O kadar mı; evet, o kadar.

* Basmane karakolu'nun tam karşısında yine özel bir lokanta vardır; et lokantasıdır burası da ve 24 saat açıktır. Garsonlarının söylediğine göre bütün etleri, günlük olarak Diyarbakır'dan geliyor, otobüsle gönderiyorlarmış, onlar da o etleri yemek olarak hazırlıyorlar. Özel kaburga, haşlama ve kavurma yemek isteyenlere özellikle tavsiye ederim. Tamamı kuzu etidir ve göreceksiniz ki tamamı da lokum gibi yumuşacıktır. Orada kebapçılar da var, onlarla karıştırmayın burayı. Burası özel et lokantasıdır. Etraftaki, özellikle Tren istasyonunun karşısındaki 3. sınıf lokantalarla karıştırılmayacak kadar farklı lezzetler sunar. Mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.

* Eğer canım ızgara et çekerse, hiç üşenmem (Bornova'da da oturduğum için ) Manisa'ya giderim. Manisa'nın Saruhanlı yönüne doğru çıkışında, yolun sol tarafında ilk PO istasyonunun içinde Menekşe Et galerisi var, kiloyla et yapıyorlar, dilediğiniz (tamamı terbiye edilmiş) kuzu et çeşidini dilediğiniz miktarda ustalara veriyorsunuz, sizin için pişirip önünüze getiriyorlar, salata ve piyaz ise firmanın ikramı. Tamamen alkolsüz ve ailecek gidilebilecek bir yer. Dileyenlere özel tarif de yapabilirim. Burası gibi, buradan 3 km daha ilerde bir de Gümüşkapı Restaurant var, o da Opet içinde, o da aynı işlemlerle benzer servis yapıyor, yani kilo ile et.

İnşallah memnun kalırsınız. Afiyet olsun...

Mehmet abim,

abicim sana ve Mert abimr siginiyorum. Seneye benim araba ile gidelim farketmez yakit benden olsun ama beraber gezelim . Harika yerler yahu .

Neyse Almanya ya döneğim bende buraya ceyizimi serecem

Yasin kardeşim, yukarda son fotoğrafların olduğu "Sakar Geçidi"ne aslında şu anda çok yakınsın, google earth'den görebildiğim kadarıyla yaklaşık 135 km sonra Sakar Geçidi. Orayı görmeden Almanya'ya sakın dönme. Gittiğine değecek.

Yolu da tarif edeyim; Didim'den sonra Milas'a gideceksin, Milas'tan Yatağan, sonra Muğla, oradan da Marmaris istikametine döneceksin, Ula'yı geçtikten sonra bir rampa çıkıyorsun, rampanın bitiminden sonra yavaş yavaş Gökova Körfezi bütün güzelliğiyle karşına çıkacak. Sonrasına da devam edebilirsin, ama sadece buradaki manzarayı görüp geri dönsen bile değer.

Gidince fotoğraf da isteriz.

off off offf fotoğraflar süper anlatım süper herşey süper abi ne yaptın ya müsait olsam anlattığın yerlere yarın sabahtan giderdim valla ellerine kollarına sağlık çok çok teşekkür ederim

   srcn09 Nickli Üyeden Alıntı

off off offf fotoğraflar süper anlatım süper herşey süper abi ne yaptın ya müsait olsam anlattığın yerlere yarın sabahtan giderdim valla ellerine kollarına sağlık çok çok teşekkür ederim

Ah bir de yerinde görsen bu güzellikleri. Balıkesir'e de 4 saat Sakar Geçidi. Balıkesir'e geldiğinizde oralara da inebilirsiniz. Hem Marmaris'i ya da Fethiye'yi de gezmiş olursunuz. Marmaris'e gelmeden önce meşhur bir Çınar restoran var, orada kahvaltı yaparsınız. Orayla ilgili de izlenimlerim var, onları da daha sonra aktarırım.

   Lukunku Nickli Üyeden Alıntı

Yasin kardeşim, yukarda son fotoğrafların olduğu "Sakar Geçidi"ne aslında şu anda çok yakınsın, google earth'den görebildiğim kadarıyla yaklaşık 135 km sonra Sakar Geçidi. Orayı görmeden Almanya'ya sakın dönme. Gittiğine değecek.

Yolu da tarif edeyim; Didim'den sonra Milas'a gideceksin, Milas'tan Yatağan, sonra Muğla, oradan da Marmaris istikametine döneceksin, Ula'yı geçtikten sonra bir rampa çıkıyorsun, rampanın bitiminden sonra yavaş yavaş Gökova Körfezi bütün güzelliğiyle karşına çıkacak. Sonrasına da devam edebilirsin, ama sadece buradaki manzarayı görüp geri dönsen bile değer.

Gidince fotoğraf da isteriz.

Mehmet abim,

bu sene nasip olmayacak artik ama seneye insallah dedigin yere gidecegim.

Gezi rehberi'ne devam edelim. İzmir'e gelen ya da İzmir'de yaşayıp da buradan habersiz olan arkadaşlar için inşallah yararlı olur.

Burası Karagöl. Bolu'daki Abant gölü kadar olmasa da, kimsenin buradan haberi olmaması, fazlaca kimse tarafından bilinmediği için henüz temiz ve bozulmamış olmasından dolayı harika bir güzelliği var. Bir gününüzü ayırıp burayı keşfetmenizi öneririm.

Şurayı önemle belirteyim; aşağıdaki fotoğraflar ve anlatım Haziran 2009 tarihine aittir, araç da o zamanki aracım olan Connect GLX.

-----------
Burayı epeydir merak ediyordum ben de; Manisa tarafından bir gidiş yolu gördüm Google Earth'den, fakat o gidişimde yol bitmiş, patika yolu bile denmeyecek, kamyonların taş ve mermer atıklarını bırakarak, üzerinden dozerin düzelttiği bir yolla karşılaştım, arabama acıdım, gidemedim. Bir başka yol menemen tarafındandı, yine başka bir gün de oradan çıkmaya çalıştım, o yol daha da berbattı, bir aracın geçemeyeceği kadar darlıkta, sadece traktörlerin ve jiplerin geçebileceği engebelerin mevcut olduğu bir yoldu, o da başlamadan bitmişti. Bu yol ise, hem en uzunuydu, hem de en düzgünüydü, işte en düzgün halini gördünüz, toplamda 20 km olan yolu bir saatte geçebildik. Ama değdi, hakikaten enfes güzellikte ve sessizlikte bir yerdi. Mutlaka tavsiye ederim...

Kırmızı daire içindeki yer Karagöl, sarı çizgi de gidiş rotamız...



Yol bir süre sonra asfalt halini bıraktı, yağmurdan olsa gerek, yer yer toprak, yer yer de derin çukurlu ve kasisli bir hal aldı. Connect'i epey bir yordum bu yolda. İşte o yoldan örnekler...









Ve tamamen toprak hali...



Ama arada böyle harika manzaralı yerlerden de geçtik. Çınar ağaçlarının gölgeliğinde, çeşmelerden akan suların yolda bıraktığı izler...




Bu da Connect'e mola verdiğim bir ara.




Burası da Çamlıca tepesinin İzmir versiyonu; Yamanlar tepesi. [:D]


İzmir körfezi...

Ve işte sonunda Karagöl...

Her ne kadar Bolu Abant gölü kadar olmasa da... [:@] []















Gölgede dinlenen Connect. []






Ve dönüş yolunda, enfes İzmir körfezi manzarası