Taner Göde Nickli Üyeden Alıntı
Lütfen okuyun... Sizin için yazdım.
Moralinizi bozan otomobil teknolojisinden, motor mühendisliğinden, termodiamik kuramlardan, fizik kurallarından ve motorlu araç piyasasından zerre kadar anlamayan, tek yaptıkları kıraathanelerin güzel havalarda dışarı koydukları taburelerin üzerinde Maltepe içerken kendi ürettikleri "Şahin ve Toros Otomobil Evreni" içinde pırıltılı masallar anlatan "Piyasa Müdavimlerinin" hikâyelerini kitap ve dergilerden daha inandırıcı bulan ve OKUMAK yerine DİNLEMEK, YAZMAK yerine KONUŞMAK, AKTİF yerine PASİF olmayı tercih eden OTO PAZARI KANDIRICIKLARI tayfasıdır.
İçten patlamalı motorun nasıl KONSİPE edildiğini, kavramlaştırıldığını öğrenmek gerek. Krank mili, biyel kolu, piston ve silindir geleneksel içten patlamalı motorların ana parçalarıdır. Yukarı ve aşağı bir hareketi döner harekete çeviren makine esası budur. Her ne kadar zamanla gelişen sofistike teknolojilerle bunlar unutulmuş gibi dursa da esas parçalar bunlardır. Soğutma, yağlama vb. yan sistemler olup esas ve ana sistem budur. Şimdi bu sistemi "çalıştırmak" için pistonun silindir içinde hareket etmesini sağlamak gerek, bunun en basit yolu karbon zincirini hava ile karıştırarak kıvılcımla infilak ettirmek sureti ile ufak bir patlama meydana getirmek ve böylece genleşen gazın pistonu silindir içinde hareket ettirip bu aşağı hareketi döner harekete çevirmektir. Silindirin üstüne 2 tane kapak koyar, bir de kıvılcım için "çat çat" yapan bir alet. Kapakların birisine 1 boru, diğerine 1 boru, ikisine de birer kapı. Bir kapaktan içerine benzin, gaz, alkol, ispirto vb. koyar ve hava ile karıştırarak silindirin içine basar, "çat çat" aleti ile onu silindirin içinde patlatır, ortaya çıkan gazın pistonu aşağıya itmesinden sonra diğer kapatan dışarı çıkmasını sağlarız.
İşte size İÇTEN PATLAMALI MOTOR... Aslında çok basit, ama basit olduğu için etrafında dönen hikayeler, uydurulan efsaneler, yaratılan yalanlar çok fazla.
Motorun su ile soğutulması, dönen ve sürtünen parçaların yağlanması gibi yan sistemler daha sonra gelişti. En çok gelişme yakıtta ve bu yakıtın silindirin içine sevk, gazın da silindirden tahliye üzerine yapıldı. Kapaklar manifold, kapılar da valf (Fr. "soupape") oldu, "çat çat" aleti BUJİ oldu, valfleri hareket ettiren mekanizma da eksantrik mili haline getirildi.
120 yıl önce böyleydi. 90 yıl motorlar böyle yapıldı. Son 30 yılda valf sayısı, eksantrik sayısı arttı, supercharger kullanılarak motora daha fazla hava basıldı, eksoz gazı boşa gitmesin diye turbo icat edildi. Ama çok uzun süre yakıtı hava ile karıştıran o meşhur KARBÜRATÖR değişmedi. Her ne kadar özel uygulamalar yapıldıysa da geniş kitlelerin motorlu araçları KARBÜRATÖR aletini kullanmaya devam etti. KARBÜRATÖR görev olarak yakıt ve havayı motorun DIŞINDA karıştırıyor
Sonra birden iş değişti. TEK NOKTADAN PÜSKÜRTME icat oldu. Yakıt artık yer çekimi ve fizik kuralları (ventüri) çerçevesinde değil, kontrollü olarakmanifolda püskürtülmeye başlandı (SPFI). Sonra tek nokta yerine çok noktadan püskürtmeye başladılar, silindir sayısına denk gelecek şekilde (MPFI). Bir sonraki adım ise manifoldu ortadan kaldırıp yakıtı doğrudan silindirin içine püskürtmek oldu (GDI, FSI vb.). Her defasında daha fazla güç, daha az yakıt tüketimi elde edildi, sonra bunlara zamanla turbolar ve supercharger'lar takıldı, geliştirildi de geliştirildi ama ÖZ aynı kaldı.
FSI bir teknolojik safhadır. FSI yakıt besleme teknolojisinde otomobil tarihçesinin son halkasıdır. FSI kesinlikle kötü bir motor değildir. FSI'ye kötü demek TSI'ye de kötü demek anlamına gelir. Kaldı ki artık benzinli araçların çoğu doğrudan yakıt püskürtmeye geçmiştir. Ülkemizdeki vegilendirme ve yakıt pahalılığı nedeni ile motordan anlayanlar taksi durağındaki müdavimler olarak kalmaya devam etmiş, LPG'ye uyumluluk kriter ve kıstas olmuştur. MPI'ye uyan LPG sistemleri FSI/TSI'ye teknik açıdan uymadığı için kediler çiğere uzanamamıştır.
Saygılarımla,
Taner Göde
eline saglik taner abim